Ahir Zaman Alametleri Nelerdir?

Hack Forum

Administrator
Yönetici
Katılım
29 Ağu 2021
Mesajlar
630,115
Tepki
8
Puan
38
Ahir zaman nedir? Ahir zamanda neler olacak? Ahir zaman alametleri nelerdir? Âhir zamanda gerçekleşecek bazı fitne ve fesatlar...

Ahir zaman, İslam inancına göre dünyanın, insanlığın son günleri; kıyamete yakın yıllar ve günler demektir.
Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, âhir zamanda gerçekleşecek bazı fitne ve fesatları haber vererek ümmetinin bu konuda dikkatli davranmasını istemişlerdir. Kıyâmetin habercileri diyebileceğimiz bu nevî fitneleri beyân eden hadîs-i şerîflerin bir kısmı şöyledir:
“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki fâiz yemeyen hiç kimse kalmayacak! Kişi doğrudan yemese bile ona tozundan (1) bulaşacak.” (Ebû Dâvûd, Büyû, 3/3331)(2)
“Öyle bir zaman gelir ki kişi malını helâlden mi, haramdan mı kazandığına hiç aldırış etmez.” (Buhârî, Büyû, 7, 23)
“Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hâin sayılacak, hâinlere güvenilecek. Kişi kendisinden şahitlik etmesi istenmediği hâlde şahitlik edecek, yemin etmesi istenmediği hâlde yemin edecek.
İnsanların dünya (nîmetlerinden en fazla istifâde ederek) en mes’ûd olanı, Allâh’a ve Rasûl’üne îmân etmeyen alçak oğlu alçak olacak!” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr, XXIII, 314; Heysemî, VII, 283)
“Öyle bir zaman gelecek ki insanlar iyiliği tavsiye etmeyecek, kötülükten de sakındırmayacaklar.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, VII, 280)
AHİR ZAMANDA NELER OLACAK?
Hazret-i Sevban -radıyallâhu anh- anlatıyor:
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Yabancı kavimlerin, yiyicilerin birbirlerini sofralarına dâvet ettiği gibi, birbirlerini sizin üzerinize çullanmaya çağıracakları zaman yakındır!” buyurmuşlardı.
Orada bulunanlardan biri:
“–O gün sayıca azlığımızdan dolayı mı bu durum başımıza gelecek?” diye sordu.
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Hayır, bilâkis o gün siz çok olacaksınız. Lâkin sizler, bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan kimseler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!” buyurdular.
“–Zaaf da nedir, ey Allâh’ın Rasûlü?” denildi.
“–Dünya sevgisi ve ölümden hoşlanmama duygusu!” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Melâhim, 5/4297; Ahmed, V, 278)
Hadîs-i şerîften anladığımıza göre; İslâm düşmanları, Müslümanların kuvvetlerini kırmak, onları bölüp parçalamak ve neticede yok etmek için birbirlerini iş birliği yapmaya dâvet edeceklerdir. Bunu da, sofrasına adam dâvet eden bir sofra sahibinin rahatlığı içinde yapacaklardır. Yani nasıl ki onlar için kendi sofralarına oturup yemek gayet kolay bir işse, kâfirlerin İslâm’a karşı ittifak çağrısında bulunup Müslümanların canlarına kastetmeleri, topraklarına musallat olup zenginliklerini sömürmeleri de o derece kolay olacaktır.
Onları bu kadar cür’etlendiren şey ise, Müslümanların azlığı değil, aksine onların îman ve takvâ bakımından zayıflığı ve dünyaya aşırı düşkünlükleri olacaktır. Çünkü ölümden korkan ve dünyaya fazlaca düşkün olan kimse, fedakârlıkta bulunamaz, zorluklara katlanamaz, canı ve malı ile yapması gereken cihâdı ihmal eder. Böyle olunca Müslümanlar, eskiden olduğu gibi düşmanlarının kalbine korku salan heybeti kaybederler. Dolayısıyla İslâm düşmanları, artık Müslümanlardan korkmaz ve çekinmez olurlar.
Zübeyr bin Adiy Hazretleri anlatıyor:
Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh-’ın yanına girdik. Haccâc’ın bize yaptıklarını şikâyet ettik.
“–Sabredin!” buyurdu. Sonra da sözlerine şöyle devam etti:
“–Siz öyle günlerle karşılaşacaksınız ki, her yeni gün, giden günden daha kötü olacak. Bu hâl, Rabbinize kavuşuncaya kadar devam edecek. Ben bunu, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den işittim.” (Buhârî, Fiten, 6; Tirmizî, Fiten, 35/2206)
İNSANI HELÂK EDEN ŞU BEŞ ŞEYDEN KAÇININ
Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anh- şöyle der:
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bize yönelerek şöyle buyurdu:
“Ey Muhâcirler cemaati! Beş şey vardır ki, onlarla mübtelâ olduğunuzda, ben sizin o şeylere erişmenizden Allâh’a sığınırım. Onlar şunlardır:
  1. Bir milletin içinde zinâ, fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu alenî olarak işlediğinde, mutlakâ içlerinde vebâ hastalığı ve onlardan önce yaşamış milletlerde görülmemiş başka hastalıklar yayılır.
  2. Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet, mutlakâ kıtlık, geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarların zulmü ile cezalandırılır.
  3. Mallarının zekâtını vermekten kaçınan her millet, mutlakâ yağmurdan mahrum bırakılır (kuraklıkla cezalandırılır) ve hayvanları olmasa onlara yağmur yağdırılmaz.
  4. Allâh’ın ahdini (emirlerini) ve Rasûl’ünün ahdini (yaptığı anlaşmaları ve Sünnet’ini) terk eden her milletin başına, Allah mutlakâ kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve düşman, o milletin elindekilerin bir kısmını alır.
  5. İdarecileri Allâh’ın Kitâbı ile amel etmeyip, indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe, Allah onların hesâbını kendi aralarında görür (fitne, fesat ve anarşi belâsına mâruz kalırlar).” (İbn-i Mâce, Fiten, 22; Hâkim, IV, 583/8623; Beyhakî, Şuab, III, 197)
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyuruyorlar:
“(İdarecilik ve hâkimlik gibi) işlerini kadınlara veren bir toplum kesinlikle felâha eremez!” (Buhârî, Meğâzî, 82)
“İdarecileriniz hayırlı olanlarınızdan iseler, zenginleriniz cömert kimselerse, işlerinizi aranızda istişâre ile hallediyorsanız, bu durumda yerin üstü, altından hayırlıdır.
Eğer idarecileriniz şerirlerinizden, zenginleriniz cimri ve işleriniz kadınların elinde ise, yerin altı üstünden daha hayırlıdır.” (Tirmizî, Fiten, 78/2266)
Zira böyle bir toplumda artık dînin emirlerini ikāme imkânı kalmaz…
 
Üst