Hz Osman'ın (R.A.) Hayatı ve Halifelik Dönemi

Hack Forum

Administrator
Yönetici
Katılım
29 Ağu 2021
Mesajlar
630,159
Tepki
8
Puan
38
Hz Osman (R.A.) 576 yılında Taif şehrinde doğdu. Babası Affan bin Ebi'l-As , annesi Erva binti Kurayza'dır. Hz Osman (R.A.) peygamberimizin halasının kızının oğludur. Babası cahiliye döneminde yaşamış ve müslüman olmadan ölmüştür. Annesi ise müslüman olmuş ve Hz Osman (R.A.) 'ın halifeliği döneminde vefat etmiştir. Hz Osman (R.A.)'ın lakabı ''zinnureyn'' (iki nurlu) idi. Bazı kaynaklar bunu peygamberimizin iki kızı ile evlenmiş olmasına bağlar. Diğer taraftan, kendisi gece namazlarında Kur'an-ı Kerim'i çok okurdu. Kur'an-ı Kerim bir nur, gece namazı başka bir nur anlamında kendisine ''iki nurlu – zinnureyn'' dendiği de rivayet edilmiştir.

Hz Osman (R.A.) orta boylu, hassas ve nazik bir yapıda idi. Saçları gür, omuzları geniş, uzun ve ince burunlu idi. Bacakları kalın, kolları uzundu. Adımları yavaştı. Hayatı boyunca sekiz kez evlendi. Evliliklerinin hepsini müslüman olduktan sonra gerçekleştirdi. Eşleri peygamberimizin kızları Rukiye, Rukiye'nin vefatından sonra Ümmü Gülsüm, Fahite binti Gazvan, Ümmü Amr binti Cündeb, Fatima binti Velid, Ümmü Benin binti Ayine, Remle binti Şeybe, Naile binti el-Ferafise idi. Hz Osman (R.A.) ın bu evliliklerden dokuz erkek yedi kız çocuğu oldu.

Hz Osman (R.A.) cahiliye döneminde ticaret ile uğraşan zengin ve toplumda sevilen biriydi. Bu dönemde putlara tapmamış,içki içmemiş ve toplum içinde kendisini küçük düşürecek herşeyden uzak durmuştu. Soybilim ve tarih konusunda epey bilgiliydi. Yaptığı ticari yolculuklar sonucu Şam ve Habeşistan'ı da görmüş ve arap olmayan topluluklar hakkında da bilgi edinmişti. Mekke'de Ümeyyeoğulları'nın önde gelen üyelerindendi. 34 yaşında iken Hz Ebubekir (R.A.) vesilesi ile müslüman oldu. İslamiyeti ilk kabul edenlerdendi. İslam'ı kabul ettikten sonra peygamberimizin kızı Hz Rükiye ile evlendi. Peygamberimizin Hz Rükiye'ye '' Osman'a (R.A.) iyi davran. Çünkü ashabım içinde ahlak yönünden bana en çok benzeyen O'dur '' dediği Taberi'den rivayet edilmiştir. Müslümanların Mekke'de yaşadığı zor zamanlarda Hz Osman (R.A.)' da baskı ve şiddete maruz kalmıştır. Amcası el-Hakem bin Ebu'l-As bin Ümeyye tarafından elleri ve ayakları bağlanıp hapsedildi. Habeşistan'a hicret eden ilk müslümanlardandı. Kur'an-ı Kerim'i çok okur ve etrafındakilere de öğretirdi. Hayatı boyunca da böyle yaşadı. Kendisinin '' kalplerimiz temiz olsaydı Allah'ın (C.C.) kelamına doyamazdık'' , '' Allah'ın (C.C.) kelamını görmeden bir gün geçirmek beni çok rahatsız eder'' , '' bana dünyada üç şey sevdirilmiştir; açları doyurmak, ihtiyacı olanları giydirmek ve Kur'an-ı Kerim okumak '' dediği rivayet edilir. Bazı geceler namazda Kur'an-ı Kerim'i baştan sona okuduğu ve o gece başka namaz kılmadığı anlatılır.

Hicretten sonra Medine'de İslam Devleti'nin kuruluş zamanlarında da gerek ticari faaliyetleri ile gerekse bilgisi, düşüncesi ve malı ile elinden geleni yapmıştır. Hz Osman (R.A.) eşi Hz Rukiye'nin hastalanması sonucu peygamberimizin isteği ile Bedir Savaşında katılamamış eşinin yanında bulunmuştu. Ne yazık ki savaş devam ederken Hz Rukiye vefat etti. Hz Osman (R.A.) Uhud ve Hendek Savaşlarında bulundu. Peygamberimiz Gatafan üzerine sefere çıkarken Hz Osman (R.A.)'ı Medine'de vali olarak bıraktı. Hudeybiye Anlaşması ile sonuçlanan Mekke'ye ilerleyişte Hz Osman (R.A.) Mekkelilere elçi olarak gitti ve müslümanların savaş için gelmediğini, Kabe'yi tavaf etmek ve kurban kesmek istediklerini söylese de faydası olmadı. Mekkeli müşrikler tarafından esir edildi fakat bu haber müslümanlara öldürüldüğü şeklinde ulaşınca tüm müslümanlar peygamberimize savaş için biat etti. Mekkeli müşrikler olası bir savaştan kaçındı ve sonuç olarak iki taraf arasında Hudeybiye Anlaşması yapıldı ve Hz Osman (R.A.) serbest bırakıldı.

Mekke'nin fethinde önceleri müslüman olmuş ve Hz Muhammed'in (S.A.V.) vahiy katipliğini yapmış ama daha sonra İslamiyeti reddedip müşriklere katılan Abdullah bin Sa'd öldürülmemek için Hz Osman (R.A.)'a sığındı. Fetih tamamlanınca birlikte Resulullah'ın yanına gittiler ve Abdullah bin Sa'd tekrar islamiyete girdi. Tebük Seferi'ne çıkılacağı zaman Hz Osman (R.A.) içinde bulunduğu ekonomik şartları sonuna kadar zorlayarak ordunun sefere hazırlanmasını finanse edenlerdendi. Tebük Seferi savaşsız sona erdi. Hz Osman (R.A.) ise ne sefer için verdiklerini geri istedi ne de sonraki savaşlar için ekonomik desteğini esirgedi. Tırmızi'ye göre Hz Osman (R.A.) Tebük Seferi için dokuzyüzkırk deve, altmış at ve nakit olarakta onbin dinar vermişti. Hz Osman (R.A.) eşi Rukiye'nin vefatından sonra Peygamberimizin bir diğer kızı olan Ümmü Gülsüm ile hicretin üçüncü yılında evlendi. Bir yıl sonra ise Hz. Rukiye'den doğan oğlu Abdullah henüz altı yaşında iken vefat etti. Hicretin dokuzuncu yılında da Ümmü Gülsüm yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak vefat etti. Hz Osman (R.A.) 'ın İslamiyet'e olan maddi katkıları hiç sona ermedi.Medinelilerin para karşılığında suyundan yararlandığı Ravme Kuyusunu rivayete göre otuzbeş bin dirheme satın aldı ve herkesin ücretsiz kuyudan yararlanmasını sağladı. Mescid-i Nebi'nin genişletilmesi gündeme gelince Mescid etrafındaki arazileri satın alıp bağışlayarak Mescid-i Nebi'nin genişletilmesine katkı koydu. Hz Osman (R.A.) Hz Ebubekir'in (R.A.) halifeliği döneminde katip olarak görev yaptı. Birçok konuda Hz Ebubekir (R.A.) kendisine danışıyor ve Hz Osman (R.A.) ın görüşlerini hayata geçiriyordu. Hz Ebubekir (R.A.) döneminde yaşanan bir kıtlık zamanı Hz Osman (R.A.) ın kervanı Şam bölgesinden epey yüklü miktarda buğday ve yiyecek getirmişti. Medineli tüccarlar adeta mallarını satın almak için kapısında sıra olmuştu. Ama halkın yaşadığı kıtlığa şahit olan Hz Osman (R.A.) bu kervandaki tüm malları ihtiyacı olanlara sadaka olarak bağışladı. Kuşkusuz Hz Osman (R.A.) ın bu takva ve hayasının altında yatan Kur'an-ı Kerim'i okuması, anlaması ve hayatını bu doğrultuda sürdürmesi idi.

Hz Ömer (R.A.) in halifeliği döneminde Hz Osman (R.A.) a ''redif''' ( ikinci adam) deniyordu. Çünkü insanlar Hz Ömer (R.A.) e birşey soracakları zaman bunu Hz Osman (R.A.) aracılığı ile yapıyorlardı. Hz Ebubekir (R.A.) peygamberimizin sağlığında vezir konumunda idi. Hz Ebubekir (R.A.) in halifeliğinde ise Hz Ömer (R.A.) vezir konumunda idi. Hz Ömer (R.A.) in halifeliği döneminde de Hz Osman (R.A.) vezir konumunda bulundu. Hz Ömer (R.A.) sert, katı ve tavizsiz bir kişi idi. Bu açıdan Hz Osman (R.A.) tıpkı Hz Ebubekir (R.A.) gibi yumuşak ve şefkatli idi. Nasıl ki Hz Ebubekir (R.A.) ve Hz Ömer (R.A.) zıt karakterler olarak uyum içinde birbirlerini dengeleyerek toplumu idare ettilerse Hz Ebubekir (R.A.) in vefatından sonra da Hz Ömer (R.A.) ile Hz Osman (R.A.) aynı şekilde zıt karakterler olarak birbirlerini dengeleyerek idarecilik yaptılar. Hz Ömer (R.A.) birçok konuda kendisine danışır ve fikirlerine önem verirdi. Örneğin Kudüs'ün fethi sözkonusu olduğunda Hz Ömer' (R.A.) Kudüs'e gidip fethi tamamlaması için ikna eden Hz Osman (R.A.) olmuştu. Yine Hz Ömer (R.A.) döneminde ganimetlerin dağıtılması ve kayda alınması (bu konu ile ilgili defter tutulması), hicri takvimin oluşturulup uygulanması gibi uygulamalar Hz Osman (R.A.) ın önerileri ile hayata geçirildi.

Halife Seçilmesi

Hz Ömer (R.A.) uğradığı suikast sonucu vefat edeceğini anlayınca kendinden sonraki halifenin seçimi konusunda düşünmeye başladı. Hayatının son günlerini bile İslamiyeti ve müslümanları düşünerek geçiren Hz Ömer (R.A.) altı kişilik bir heyet oluşturdu ve sonraki halifenin bu heyet tarafından seçilmesini istedi. Heyettekiler ; Ali bin Ebu Talib (R.A.), Osman bin Affan (R.A.) , Abdurrahman bin Avf, Sa'd bin Ebu Vakkas, Zübeyr bin el Avvam ve Talha bin Ubeydullah idi. Bu heyetin istişaresi sırasında oğlu Abdullah bin Ömer'de bulunacak ancak halife seçilemeyecekti. Medine'de önemli bir saygınlığı olan Said bin Zeyd'i de kendi kabilesinden olduğu için heyetin dışında tuttu. Böylece olası bir saltanatı engellemiş oldu. Heyetin yeni halifeyi seçmsi için üç günü vardı ve dördüncü gün mutlak suretle halife seçilmiş olacaktı. Heyetin kararına karşı çıkanın ise boynu vurulacaktı. Hz Ömer (R.A.) bu hükümleri ile olası bir fitne ve ayrılık hareketinin önüne geçmek istedi. Bir diğer önemli ayrıntı ise, yeni halife seçilene kadar geçen sürede müslümanlara Suheyb er Rumi namaz kıldıracaktı. Böylelikle heyet içinden birinin halkın gözünde öne çıkmasını engelledi. Hz Ömer (R.A.)'in vefatından sonra cenazesi kaldırılınca heyet toplandı ve Hz Osman (R.A.) halife seçildi.

Fetihler

Hz Osman (R.A.) halifeliğinin ilk dönemlerinde Hz Ömer (R.A.) in vefatından cesaret bulanların isyanlarını bastırmış ve fetihlere devam ederek İslam Devletinin sınırlarını genişleterek doğal sınırlarına ulaştırmıştır. Bu dönemde fetihler sonucu elde edilen ganimetlerle devlet ve müslümanlar ekonomik olarak ferah bir dönem geçirmişlerdir. Hz Osman (R.A.) dönemindeki fetihler genel olarak doğuda Abdullah bin Amir komutanlığında fars ve Türklere karşı gerçekleşti. Bu fetihler sonucunda son iran kralı Yezdicerd öldürülmüş, İran'ın tamamında hakimiyet sağlanmış ve Istahr, Gur, Darebcend (649), Nişabur (662), Belh, Kabil, Gazne, Kirman, Sicistan ve Horasan fethedildi.Kuzeyde Hz Osman (R.A.) ın aynı zamanda anne bir kardeşi olan Kufe valisi Velid bin Ukbe komutanlığında Azerbaycan ve Kafkaslar fethedildi (646-647). Ermenistan'da çıkan isyanı Selman bin Rabia komutanlığında olan İslam Ordusu bastırdı ve bölgeye yeniden hakim oldu. Suriye valisi Muaviye bin Ebu Süfyan birlikleri ile Anadolu'ya ilerleyip Antakya'yı fethettikten sonra 653-654 yıllarında Malatya'ya kadar olan bölgede hakimiyet sağladı. İskenderiye ve Aynüşşems'te Hz Ömer (R.A.) in vefatı ile ortaya çıkan isyanlar Mısır valisi Amr bin As tarafından bastırıldı. Yerine atanan yeni mısır valisi Abdullah bin Sa'd komutasındaki birlikler kuzey afrikanın tamamında hakimiyeti tekrar sağladılar. Muaviye bin Ebu Süfyan , halifeliği döneminde Hz Ömer (R.A.) i Kıbrıs çıkarması için ikna edememişti. Fakat Hz Osman (R.A.) bunun için şartlı izin verdi. Şartı ise bu sefere katılacak askerlerin gönüllü olmasıydı. 648-49 da Kıbrıs, 652 de de Rodos adası fethedildi. Doğu Roma Kıbrıs ve Rodos'u geri almak için büyük bir donanma ile hareket etti. 655 yılında tarihçilerin tahminlerine göre İskenderiye açıklarında yapılan bu deniz savaşında (Zâtüssavârî Muharebesi ) müslümanla önemli bir zafer kazandılar ve Akdeniz'deki üstünlüğü ele geçirdiler.

Kur'an-ı Kerim'in Nüshalarının Çoğaltılması

Peygamber efendimiz Hz Muhammed (S.A.V.) döneminde vahyin devam etmesi nedeni ile Kur'an-ı Kerim kitaplaştırılamadı fakat ayetler hurma dalından yapraklara, taşlardan deri levhalara kadar çeşitli yerlere yazılıp korunmuştu. Hz Ebubekir (R.A.) döneminde özellikle yalancı müseylime ile yapılan Yemame Savaşında birçok hafızın şehit olması sonucu Kur'an-ı Kerim'in kitap haline getirilmesi zorunlu oldu. Hz Muhammed'in (S.A.V.) vefatı ile artık vahiy kesilmiş ve ayetler tamamlanmıştı. Kur'an-ı Kerim'i kitaplaştırma görevi aynı zamanda Hz Muhammed'in (S.A.V.) vahiy katibi olan Zeyd bin Sabit'e verildi. Zeyd bin Sabit Hz Ebubekir'in (R.A.) halifeliği döneminde Kur'an-ı Kerim'i kitaplaştırdı. Hz Osman (R.A.) döneminde de yazılan bu kitap yine Zeyd bin Sabit'in de içinde bulunduğu kişiler tarafından çoğaltıldı ve farklı bölgelerdeki müslümanlara gönderildi. Gerçekleşen fetihler ile İslam Devleti'nin sınırları çok genişlemiş ve doğaln sınırlarına ulaşmıştı. Bunun getirebileceği olası bir tehlikede yahudi ve hristiyanlarda olduğu gibi müslümanların ayrışmasıydı. İşte bu olası ayrılığı ortadan kaldırmak için Hz Osman (R.A.) Kur'an-ı Kerim'i tekrar tekrar başka nüshalar halinde yazdırttı ve fethedilen tüm bölgelere göndererek müslümanlar arasında ortaya çıkabilecek ayrılıkları engellemek istedi.

Fitne hareketinin ve buna bağlı olarak farklı grup ve mezheplerin günümüzde bile Hz Osman (R.A.) ı en çok eleştirdikleri konulardan biri de akraba ve yakınlarını devletin önemli kurumlarına getirdiği ve valilik makamına liyakatsiz torpilli kişileri yerleştirdiğidir. Bu sebeple Hz Osman (R.A.) dönemindeki önemli şehirlerdeki valileri ve valilik atamalarının sebeplerini irdeleyip okuyucuya sunmak bizim boynumuzun borcudur.


Mekke-i Mükerreme


Hz Ömer (R.A.) vefat ettiğinde Mekke valisi Halis bin el- As idi. Hz Osman (R.A.) halife olduktan kısa bir süre sonra yerine Ali bin Rabia'yı atadı. Hz Osman (R.A.) Mekke'de başka valilerde görevlendirdi. Bazı kaynaklar Halid bin el-As'ın Hz Osman (R.A.) döneminde de valilik yaptığını ve hatta Hz Ali (R.A.) halife seçildiğinde Mekke valisi olduğunu ve Hz Ali (R.A.) nin kendisini görevden aldığını yazar. Mekke şehri Hz Osman (R.A.) ın halifeliğinin ikinci döneminde ortaya çıkan fitne ve ayrılık hareketinden etkilenmemiş ve dolayısı ile bu şehirdeki valilerin durumu tartışmalara dahil edilmemiştir.

Medine-i Münevvere

Medine şehri İslam Devleti'nin merkezi idi. Hz Osman (R.A.) şehrin sosyal ve ekonomik herşeyi ile ilgileniyordu. Hac için şehirden ayrıldığında da yerine Zeyd bin Sabit vekalet ediyordu.

Bahreyn

Hz Ömer (R.A.) in vefatı sırasında Bahreyn valisi Osman bin Eb'i-As es Sekafi idi. Hz Osman (R.A.) döneminde de yaklaşık üç yıl valilik yaptı.

Yemen

Yemen bölgesi Hz Ömer (R.A.) ve Hz Osman (R.A.) dönemlerinde hilafeti her zaman desteklemiş ve fetihlere de katılmış bir bölgeydi. Hz Ömer (R.A.) döneminde Yemen valisi olan Ya'la bin Münye Hz Osman (R.A.) döneminde de valilik görevini sürdürdü.

Şam

Hz Osman (R.A.) döneminde valileri ile ilgili en fazla tartışılan konulardan biri de Şam valiliği idi. Muaviye bin Ebu Süfyan Hz Ömer (R.A.) döneminde Şam valisi olarak atandı ve Hz Osman (R.A.) döneminde Hıms ve Filistin bölgeleri de Muaviye'ye bağlanınca Muaviye'nin konumu bütün diğer valilerden daha güçlü oldu. Diğer taraftan Muaviye'nin kendisinin gerçekleştirdiği fetihlerde bunu arttırdı.

Ermeniye

Bu bölge Hz Osman (R.A.) ın halifeliği zamanında Süleyman bin Rabia el-Bahili tarafından fethi başlanan ancak şehit olması sonucu Habib bin Mesleme el-Fehri tarafından fethi nihayete erdirilen bir bölge idi. İlk olarak Azerbaycan valisi olan Huzeyfe bin el-Yeman vali olarak görevlendirildi. Sonrasında ise Hz Osman (R.A.) ın şehadetine kadar Muğira bin Şu'be valilik yaptı.

Mısır

Hz Osman (R.A.) dönemi valileri hakkındaki tartışmaların yoğunlaştığı yerlerden biri de Mısır'dır. Hz Ömer (R.A.) vefat ettiğinde Mısır valisi Mısır ve Kuzey Afrika'yı İslam Devleti'ne katan Amr bin As'tı. Amr bin As, yardımcısı konumunda olan Abdullah bin Sa'd anlaşmazlığa düşünce Hz Osman (R.A.)'dan Abdullah bin Sa'd'ı görevden alması konusunda ısrarlı oldu. Fakat halife Hz Osman (R.A.) Amr bin As'ı Mısır valiliğinden alıp yerine Abdullah bin Sa'd'ı getirdi. Bölgenin fatihi olması sebebi ile Amr bin As'ın görevden alınması tüm Mısır'da hoşnutsuzluk yarattı.

Basra

Valilik tartışmalarının yaşandığı bir diğer bölge Basra idi. Hz Ömer (R.A.) vefat ettiğinde Basra valisi Ebu Musa el-Eşari idi. Hz Ömer (R.A.) kendisinin dört yıl daha görevde kalmasını vasiyet etmişti.Fakat özellikle ordu içinde bulunanların itirazları sonucu bir süre sonra Hz Osman (R.A.) Ebu Musa el-Eşari'yi görevden alıp yerine oldukça genç ( bazı tarihçilere göre 25 yaşında olan) Abdullah bin Amir'i vali olarak atadı. Tarihi gerçek şudur ki hem Ebu Musa el-Eşari hem de Abdullah bin Amir döneminde Basra birçok fethin merkezi olmuş ve iyi idare edilmiştir.

Kufe

Hz Ömer (R.A.) vefat ettiği dönemde Kufe valisi Muğira bin Şu'be idi. Hz Ömer (R.A.) in Sa'd bin Ebi Vakkas'ın Kufe valisi olması yönünde vasiyette bulunması nedeni ile Hz Osman (R.A.) Sa'd bin Ebi Vakkas'ı Kufe valisi olarak atadı. Sa'd bin Ebi Vakkas ile şehrin Beytülmal'ından sorumlu olan ve konumu itibarı ile validen sonra gelen Abdullah bin Mesud arasında yaşanan anlaşmazlık sonucu Hz Osman (R.A.) Sa'd bin Ebi Vakkas'ı görevden aldı ve Kufe valiliğine şehrin komutanlarından olan Velid bin Ukbe'yi getirdi. Velid bin Ukbe uzun zamandır Kufe'de yaşayan ve şehrin sorunlarını iyi bilen dahası şehirde sevilen ve saygı duyulan bir komutandı. Fakat Hz Osman (R.A.)'ın anne bir kardeşi olması halifenin bu kararının tartışılmasına neden oldu. Tartışmalı bir şekilde valiliğe getirilen Velid bin Ukbe yine tartışmalı bir şekilde valilikten alındı. İçki içtiği yönünde yapılan şikayetler sonucu Hz Osman (R.A.) yerine Sa'd bin el-As'ı görevlendirdi. Valinin değişmesine rağmen Kufe'deki sıkıntılar giderilemedi. Kufelilerin yoğun şikayetleri sonucu Hz Osman (R.A.) Sa'd bin el-As'ı görevden aldı ve yine Kufelilerin talebi sonucu Ebu Musa el Eşari'yi vali olarak atadı fakat oluşan muhalefet ve fitne hareketi buna rağmen büyüdü.

Hz Osman (R.A.) ın kendi kabilesi olan Ümeyyeoğullarını devlet idaresinde ayrıcalık tanıdığı ve daha sonraki dönemde hayata geçen Emevi saltanatının oluşmasını sağladığı iddiaları, tarihi kayıtlara bakılınca asılsız ve yersiz çıkmaktadır. Çünkü Hz Osman (R.A.) döneminde görev yapan Ümeyyeoğullarına mensup akrabaları; Muaviye bin Ebu Süfyan, Abdullah bin Sa'd (süt kardeşi), Velid bin Ukbe (anne bir kardeşi), Sa'd bin el-As ve Abdullah bin Amir (dayısının oğlu) idi. Bu beş vali dışında Hz Osman (R.A.) döneminde valilik yapmış ancak Ümeyyeoğullarına mensup olmayan yani Hz Osman (R.A.) ile kan bağı olmayan 21 vali daha vardı. Bu kişiler Ebu Musa el Eşari, Ka'ka bin Amr, Cabir el Müzeni, Habib bin Mesleme, Abdurrahman bin Halid, Ebu'l A'ver es Sülemi, Hakim bin Selame, Eş'as bin Kays, Cerid bin Abdullah, Uyeyne bin en Nehhas, Malik bin Habib, Nüseyr el Uceli, Saib bin el Ekra, Sa'id bin Kays, Selman bin Rabia, Huneys bin Hubeyş, Ahnef bin Kays, Abdurrahman bin Rabia, Ya'la bin Münye, Abdullah bin Amir ve Ali bin Rabia.

Özetle Hz Osman (R.A.) döneminde görev yapan toplamda 26 valinin yalnızca 5 tanesinin Ümeyyeoğullarından olması ve o kişilerin de aynı dönemde görev yapmaması ve tüm bunların üstüne peygamber efendimiz Hz Muhammed (S.A.V.) in Ümeyyeoğullarından daha fazla kişiye devlet idaresinde görev verdiği düşünüldüğünde , Kufe ve Mısır merkezli oluşan fitne hareketinin asıl amacının başka olduğu ortaya çıkar. Kaldı ki Hz Osman (R.A.) döneminde görev alan Ümeyyeoğulları mensubu kişiler daha öncelerde Hz Ömer (R.A.) ve Hz Ebubekir (R.A.) dönemlerinde de önemli devlet görevleri yürütmüş deneyimli kişilerdi.

Hz Osman (R.A.) döneminde oluşan fitne hareketinin çeşitli sebepleri vardı. Bunlar en başta fetihler sonucu oluşan ekonomik refah sonucu halkın çeşitli eğlenceleri abartması idi. Hz Osman (R.A.) çeşitli yasaklamalarla bunu engellemeye çalışsa da cezalandırılan kişi ve kabilelerin oluşturduğu huzursukluk toplumsal olarak yıpratıcı bir etki yaptı. Mısır ve Kufe başta olmak üzere fethedilen yeni bölgelerde İslam'ın yeterince anlatılamaması ve halk arasında içselleştirilememesi, özellikle bedevi hayatı yaşayan kabilelerin İslam'ı anlayamaması ve eski dinlerinden ve geleneklerinden kopamamaları huzursuzluk ve fitnenin sebeplerindendi. Diğer taraftan yahudi asıllı Abdullah bin Sebe ve oluşturduğu hareket Hz Osman (R.A.) ın halifeliğine karşı Kufe ve Mısır'da halkı kışkırttı. Diğer taraftan Hz Osman (R.A.) ve yanında buluna sahabeler bu rahatsızlık karşısında bölge halklarının zarar görmemesi adına sabırlı davranıyor ve halkı memnun etmeye çalışıyordu ama bu oluşan fitneyi büyütmekten başka bir şeye yaramıyordu. Fitnecilerin başını çektiği bir grup Kufe valisi Sa'd bin el-As'ı şehre sokmadı ve Hz Osman (R.A.) dan valiyi değiştirmesini istediler. Hz Osman (R.A.) bu isteği kabul etmekle kalmadı Kufe'ye isyancıların vali olmasını istediği Ebu Musa el-Eşari'yi atadı. Hz Osman (R.A.) bir taraftan müslümanlar arasında ayrım yaşanmaması, kan dökülmemesi için sabrediyor ve bazı durumlarda fitnecilere istediklerini veriyordu. Kendisine yapılan asileri öldürtmesi şeklindeki önerileri bu sebeple kabul etmedi. Diğer taraftan hem diğer şehirlere gizli heyetler gönderip gelişen fitne hareketini takip ediyor hem de fitnecilerin arasına casuslar yerleştiriyordu.

Hz Osman (R.A.)'a karşı gelişen muhalefetin iddiaları Kur'an-ı Kerim'in değiştirildiği, akrabalarını vali olarak atadığı ve devlet hazinesinden (beytülmalden) yakınlarına para verdiği idi. Gerçekleşen fetihler sonucu birçok yeni bölge İslam idaresine girmişti. Buralardaki halklara İslam'ı anlatmak ve öğretmek gerekiyordu. Hz Osman (R.A.) Kur'an-ı Kerim'i bu amaçla çoğaltıp yeni fethedilen bölgelere göndermişti. Hz Osman (R.A.) ın emri ile hem Kur'an-ı Kerim nüshaları hemde görevlendirilen takva sahibi kişiler bu bölgelere gidip İslam'ı anlattılar. Diğer taraftan savaşlar sonucu birçok Kur'an-ı Kerim hafızı şehit olmuştu. Bu sebeple Kur'an-ı Kerim'i çoğaltmak zorunluluk oldu. Dahası Hz Osman (R.A.) bunu yaparken değişiklik bir kenara orjinalindeki en küçük bir ayrıntıya bile dikkat etmek amacı ile Kur'an-ı Kerim'i indirildiği Kureyş lisanı ile çoğalttı. Ancak Kufeli fitneciler bunu dahi eleştiri konusu yapmıştı. İkinci eleştiri olarak yukarıda da belirtildiği gibi Hz Osman (R.A.) döneminde görev alan 26 validen yalnızca 5 i akrabası idi ve bu kişiler zaten devlet idaresinde daha önceleri de bulunmuş deneyimli kişilerdi. Son olarak Hz Osman (R.A.) ın devlet hazinesinden yakınlarına para vermesi ise tek kelime ile iftiraydı. Çünkü Hz Osman (R.A.) tüccarlık faaliyetler, sonucu varlıklı biriydi ve yakınlarına sadece kendi parasından veriyordu fakat fitneciler bunu iftira amacı ile kullanıyor ve halifenin itibarını zedelemek için her şeyi deniyordu.

Fitneci muhalifler Basra, Mısır ve Kufe'den Medine'ye Hz Osman (R.A.) ile görüşmeye daha doğrusu Hz Osman (R.A.) ı halifelikten indirmeye geldiler. Mısır'dan gelenler Hz Ali (R.A.) yi, Kufeliler Zübeyr bin Avvam'ı Basralılar da Talha bin Ubeydullah'ı halife seçtirmek istiyorlardı. Hz Osman (R.A.) müslümanlar arasında ayrılık çıkmasından sürekli sakınmış ve yanındaki sahabeleri de muhaliflere karşı harekete geçmemeleri için engellemişti. Hz Osman (R.A.) fitnecilerin etkisi altındaki muhaliflerle görüştü. Sorunlarını dinledi ve çözüm için görüş birliği sağlandı. Fakat Mısırdan gelenler Medine'den ayrılınca yolda halifenin kendilerini öldüreceğini yazan bir mektup ele geçirdiler. Bazı tarihçiler bu komployu Abdullah bin Sebe'nin organize ettiğini yazar. Zira eline birçok kez fırsat geçmesine rağmen asla muhaliflere kılıç çekmeyen ve çektirmeyen üstüne Muaviye bin Ebu Süfyan, Ka'ka bin Amr ve Hz Ali (R.A.) dahil birçok sahabenin ısrarına rağmen fitnecilere saldırmaktan kaçınan halife Hz Osman (R.A.) ın bunu tertip etmesi gerçek dışı ve komik bir iddia olmaktadır. Hz Osman (R.A.) halife sıfatı ile müslüman olanların öldürülmesinin ileri tarihlerde açacağı toplumsal yarayı ve müslümanlar arasındaki birliğe vereceği zararı çok iyi görmüştü. Tüm zararların yanında böyle bir durum halifelik makamının meşruluğunu da sarsacaktı. Fakat Mısırlı fitneciler bu komplo sonucu Medine'ye geri dönüp Hz Osman (R.A.) ın evini kuşattılar ve maalesef hicri 18 Zilhicce 35'te (17 Haziran 656) seksen iki yaşında , Kur'an-ı Kerim'i okur vaziyette şehit edilirken halifenin kanı '' onlara karşı Allah sana yeter. O, işitendir, bilendir '' ayetinin üzerine aktı ( Bakara Suresi 137. Ayet ). Allah (C.C.) rahmet eylesin.
Kaynak :
 
Üst